Gecen hafta Grapevine Main Street Festival'a katildik. Yusuf abimiz de bizimleydi. Cocuklar icin oyun alanlari, lunapark[bu ismin nereden geldigini hep merak etmisimdir, bana hep "luna" marka margarini hatirlatir:)], kucuk kukla oyunlari, odullu cocuk yarismalari, pony ride(at binme-kucuk), scuba diving dersleri, degisik yiyecekler ve hediyelik esyalar vardi. Ve Budweiser Clydesdales. Buyulendim ben bu atlardan. Oyle bakimli, guzel ve gururlu bir duruslari var ki etkilenmemek mumkun degil. Cok da uysallar. Budweiser'in reklami icin cekilmis kisa bir videoyu seyretmek icin buraya tiklayabilirsiniz. Videonun sonundaki amca "eger sen soylemezsen ben de soylemeyecegim" diyor.
Ecenaz bu festivale katilarak bir haftada iki kez at binmis oldu. Anne ve babasina benzemeyerek belki hayvanlarla arasini iyi tutabilir. :)
Bir iki hafta once Ecenaz'a verdigim buyuk gorevden bahsetmistim. Kisa bir hatirlatma yapalim: Ektigim cicek fidanina hergun su vermek.
Sanirim henuz altindan kalkacak yasa gelmedi cunku ilk sulama disinda bir daha ilgisini cekmedi. Ve yine daha once soyledigim bir seyi hatirlatmak istiyorum: Benim ektigim-baktigim cicekler yasamiyor.
Peki bu resim ne derseniz, iste bu ilk suyunu Ecenaz'in elinden alan cicek. Ektigimde kucucuk soganciklari olan bir fidandi, simdi dort kokten birisi cicek acmak uzere. Demek ki kizim annesi gibi cicek oldurucu olmayacak.
Bu cicegin adini maalesef bilmiyorum ama arastiracagim. Yasadigimiz apartman kompleksinin yonetiminden gelen kucuk bir bahar hediyesi. Alir almaz ektim ve posetini hemen attim, o yuzden ismini hatirlamiyorum.
Cicek yetistirmenin bu kadar heyecanli birsey oldugunu bilmezdim. Balkona her ciktigimda onu seyrediyorum. Cok cabuk buyuyor, bazen 2 saat icinde uzadigini gozle gorebiliyorum. Yeni dogan bebeklerin geceden sabaha buyudugunu gormek gibi. Cok yakinda tosun gibi bir beyaz cicegimiz olacak. Sonra da diger uc tohumdan gelecek cicekleri beklemeye baslayacagiz. Bu cicekten aldigim cesaretle alti fidan domates ektim ben. Iki hafta once, pazar gunu kafam esti ve ben domates fidani almaya gidiyorum diyerek ciktim evden, deli gibi yagan yagmura ragmen. Bir saat sonra fidanlarim ekilmisti bile. Bazen, duzeltiyorum, cogu zaman aklima koydugum seyi hemen yapmak istemek gibi kotu bir huyum var. Annem duymasin, ona benzemisim. Ama iyi ki gitmisim. Balkonum oyle guzel oldu ki, hatta bir suru para verip aldigim organik topragimdan cok artan olunca, simdi de yesil sogan ve maydanoz ekmeyi dusunuyorum. Bir mevisimi var mi acaba ekimin?
Ben boyle cicegimin buyumesini heyecanla beklerken, olum dosegindeki hastasinin basinda bekleyen insanlar geldi aklima. Cocugunu, annesini, babasini, kardesini, sevgilisini ya da esini ameliyathane kapisinda caresizce bekleyenler. Dunyanin herhangi bir yerinde mutlu bir aile yemek masasi etrafinda gulusurken, baska bir yerinde aciktan olen bebekler oldugunu dusundum. O zaman kendimi karinca kadar hissedip, uzuldugum bircok seyin aslinda ne kadar kucuk sorunlar oldugunu gordum. Bir cicegin buyudugunu gozlemlemek insana bunlari nasil dusundurur? Bilmiyorum. Ama sahip olamadiklarimizdan cok olduklarimiza, mizmizlanmak cok sagligimiza, ulasamadigimizdan cok ulasabildiklerimize deger verip, onemsesek daha mutlu bir toplum olmaz miyiz?
Bugun parenting dergisinde okudugum kucuk bir yazi da buna benzer birseyden bahsediyordu. Yazinin anafikri, cocuklarimiza her olaya iyi yonunden bakmayi cok kucuk yaslardan baslayarak ogretebilecegimizdi.
Verdigi bir ornek de:
Soz vermenize ragmen, yagan yagmur sebebiyle cocugunuzu parka goturemiyorsaniz, yagmuru suclamak yerine "iyi ki yagmur yagdi, senin icin uzun zamandir evin icinde yapacagimiz bir piknik planliyordum" diyebilirsiniz. Boylece parka gidemedigi icin huysuz olan bir cocuk yerine, bardagin bos degil de dolu tarafini gorebilen bir cocuk yetirtirebilirsiniz.