Lilypie Kids Birthday tickers

Cumartesi, Eylül 30, 2006

Tatilden geleli neredeyse bir hafta olacak. Unutmadan yasadiklarimiz anlatayim.
Once Ecenaz'in tepkilerinden baslayayim.
Ucaga binmek cok ilginc geldi, kalkis ve inislerde cok korktu, uzun sure kolumu birakamadi yavrum. Bu ucuncu seyahati ama digerlerinde cok kucuktu.
Daha ucaktayken Boston da kimleri gorecegimizi biliyordu. Dayisini ve Melis'i.
Ve onlari gordugunde hic yabancilik cekmedi. Hatta bizim yaptiramadigimiz seyleri onlar soyleyince yapti. Bu yaslarda tipik bir olay sanirim. Bir kac yeni ingilizce kelime ogrendi. "You're welcome" ve "Please" Her ikisini de ilk Melis'e kullandi. Simdi evde bir seyi cok istedigi zaman, mesela meyve suyunu "juice verir misin? Please" diyor. Cok sirin.
Otelde en cok hoslandigi sey asansor dugmelerine basmakti. Ama odaya girmeyi hic istemiyordu. Daha lobideyken "odamiza gitmiycem" krizi basliyordu. Asansor sevdasina oda katina kadar ciksakta odaya girmek iskenceydi.
Kalabalik sehir, heryer insan dolu, surekli gezmek, baskalari tarafindan simartilmak varken ne isi olurdu odayla. zaten biz de cok kalmadik.

Simdiye kadar hic kullanmadigim kadar tren kullandim Boston'da. Gitmeden once print ettigim harita ve tren istasyonlari cok isime yaradi. Zira Boston da birisinden soruna cevap almak iskence. Yasayanlar biraz daha kaba orada. Dallas insani daha sicak kanli. Ya mevsimle ilgili birsey ya da hala soguk Ingiliz kani dolasiyor oralarda. Bir aksam abim, Hakan, Ecenaz ve ben dondurma almak icin Buskin Robinse girdik Harvard Universitesi cevresinde, tezgahtaki adamin bizi dover tarzdaki tavirlari ve konusmasi karsinda Hakan'la ben birbirimize bakakaldik. Simdi aklima gelince niye hala o adamdan dondurma almak icin ugrastigimi anlamiyorum. Agzinin payini ver ve cik git degil mi? Bazen boyle dilim baglaniyor iste.
Ilk gun otele yerlestikten sonra, biraz etrafi dolasmak icin disari ciktik. Bircok yer yurume mesafesindeydi zaten. Otelin hemen karsisinda Farmer's Market kurulmustu. Bildigimiz pazar yeri yani. Sehrin gobeginde. Turkiye'nin o guzelim pazarlarina ne yapacagini sasiran belediye gorevlileri geldi aklima. Etraftaki trafik, insan kalabaligi derken bir de pazari gorunce kendimi Turkiye de gibi hissettim. Ilk gun abimi gormek mumkun olmadi ama Melis bizimleydi. Okulu otele cok yakinmis. Newbury caddesini birlikte dolastik. Burasi Izmir'in alsancagi, Antalya'nin eski Konyaaltisi ya da Istanbul'un Levent'i gibi bir yer. Sadece markalar biraz daha dunya capli. Gucci, DKNY, Louis Vuitton, Ralph Lauren gibi markalarin magazalari, Sex and the City dizisindeki gibi en fazla uc katli ve ilk katina bile merdivenle cikilan binalar var. Binalarin cogu magazaya cevrilsede evlerin sayisi da az degil. Kucucuk bahceli ve 4-5 masali kafeler heryerde ve tiklim tiklim.
Ikinci gun hava biraz yagmurlu oldugu icin acik havada dolasmak yerine trene binip abimlerin apartmanina gittik. Arlington, Boston'un en eski yerlesim yeriymis. Zaten binalara bakarak da ayni seyi gorebilirsiniz. Apartmanlari cok sirin. Kucuk bir ev icin bayagi aydinlik. Oturma odasi sokaga dogru veranda biciminde bitiyor ve uc tarafinda da kocaman pencereler var. Soguk bir sehir olmasina ragmen gordugum evlerde yerler hali yerine parkeydi. Bence evi daha guzel gosteriyor. Dallas da sicak bir yer olmasina ragmen apartmanlarin hepsinde hali var. Abim calistigi yerleri ve arkadaslarini tanistirdi bize. Ve biz ilk defa Ecenaz'i uyurken birisine birakip disari ciktik. Daha once Guler Anneannesiyle yapmistik ama o zevk icin degil, mecbur oldugumuz icindi. Bu sefer zevk icin yaptik. 2 saat kadar. Hic huzurlu olmuyorsun ama. Alisik olmadigimiz icin sanirim. Krese baslayinca hepimiz icin zor olacak galiba. Abim bizi daha buyuk bir Farmer's Market'e goturdu. Resimlerde gordugunuz kocaman kabak oradan. Etrafi inanilmaz yesildi. Yagan yagmur havadaki butun tozu da temizleyince bana Karadeniz'i hatirlatti. Market'in hemen yaninda bahceden urun toplayanlari gorebiliyorsunuz. Turkiye deki pazarlarda beni ilk Mahire ablamin tanistirdigi kabuklari ile yenen, minik salataliklardan buldum. Seftaliler tam Turkiye de ki gibiydi. Yumusak ve kocaman. Kabugunu elinle soyup, yiyebilecegin cinsten.
Eve kendimi zor attim, Ecenaz'i hem cok ozledim hem de merak ettim. Melis telefonda herseyin yolunda oldugunu soylemesine ragmen. Yavrum uyanmis ve Melis'in yanina gidip "ben uyandim" demis. Melis de yapmasini soyledigimi gibi uzerine hirkasini giydirip, meyve suyu vermis. Ama bir bardak yerine 4 bardak. Kizim da yumusak yuzu bulunca cok guzel kullanmis. Sonra "aciktim" demis. Melis'in hazirladigi seylerden yemis biraz ve uslu uslu oturmus. Ama bizi gordugunde yuz ifadesi cok mutluydu. O da bizi cok ozlemis, etrafa belli etmese de. Cok icli bir kizimiz var. Olaylari hep icine atiyor. Ve sonra siz hareketlerinden ne kadar etkilendigini anliyorsunuz. Mesela pazartesi sabahi, Boston daki son gunumuzde, Ecenaz'in aglama ve huysuzluk krizi benim sinirlerimi tepeme cikarinca biraz atistik. Sonrasinda her ne kadar gonlunu alamaya calistiysam da aksam ustu ucaga bindigimizde birden atesi cikmaya basladi. Guvenlik sebebiyle sivi seyleri yanimizda tasimamiza izin vermedikleri icin de ilaclar bavulda kaldi. Ucakta biz ve gorevliler ufak capli bir panik yasadik. Eklem yerlerine ilik havlu koymak ve uzerindeki kiyafetleri hafifletmekten baska yapacak birsey yoktu. Ucagin inmesine yakin atesin biraz dusmustu ama eve geldigimizde ilik bir banyo ve ates dusurucu verince hersey yoluna girdi. Ertesi gun hicbirseyi yoktu. Sadece bana artik anne yerine Muge demesi disinda. Simdilerde aramiz daha iyi ama ben onu sevmeye calisirken o benim suratima vuruyor. Ne kadar sinirlenirsem sinirleneyim yine de opucuklerle karsilik veriyorum, cunku yaptiklari benim sucum. Ve biliyorum ki ne yaparsa yapsin hala cok sevildigini bilmeye ihtiyaci var.

Boston daki ucuncu gunumuzde, turistik bir yer olan Hay Market-Quincy Market'e gittik. Aman hep markete gitmissiniz demeyin cunku burasi gercekten bir market degil sadece adi bu. Etrafta tarihi binalar, bir suru restoran ve eglenceli showlar var. Bir de Almanlarin yahudi katliamini anlatmak icin garip bir camli gecit yapmislar buraya. Katliamda yahudilere isimleri karsiligi verilen numaralari buyuk cam sutunleri karinca buyuklugunde islemisler. Sanirim boyle 6 ve ya 7 tane gecit vardi. Camlarin asagi bolumune de biraz daha buyuk harflerle katliamdan kurtulanlarin anlatilarini yazmislar. Her sutun arasinda da Yahudi Katliamiyla ilgili istatistikler vardi. Alan kucuk ve kalabalik olunca resim cekmekte bir a kadar zordu. O yuzden burada cekilmis resmimiz yok.

Ama mekani Izmir'in Kemeralti'sina cok benzettim. Bir de yunan gyro'su (yani bizim doner) yiyince hersey tamamdi.
Ogleden sonra abimle otelde bulustuk ve yurume mesafesindeki Public Garden'la, Boston Common Park'a gittik. Boston'da surekli yurumek bizi cok zinde tuttu. Aksam tekrar abimlere gittik. Abim bize calzone pisirdi. Inanilmaz lezzetliydi. Bir cesit italyan pidesi diyebilirim. Evde en ufak sese uyanan Ecenaz, yan odadaki konusmalara ve tahta gicirtilarina ragmen misil misil uyudu. Otele gitmek icin uyandirdigimizda da sanki hic uyumamis gibi faltasi gozleriyle "nereye gidiyoruz" diye sordu.
Son gunumuzde, otelin hemen arkasindaki Prudential Center'a gittik. Bildigimiz alisveris merkezi.Yine unlu markalar ve inanilmaz fiyatlar. Yuksek bir kulesi var, yukari ciktiginizda tum Boston'i kusbakisi gorebiliyorsunuz. Biz yukari cikmadik cunku kaldigimiz odanin penceresi de ayni manzarayi veriyordu.
Otele dondugumuzde artik evimize gitmeye hazirdik.
Genel olarak Ecenaz cok uyumluydu. Kalabaliktan ve toplu tasitlardan biraz saskindi. Uyku duzenimiz bozulmadi cok sukur. Havalar biraz limoni de olsa hasta da olmadik. Cok guzel bir tatil gecirdik.
Anlatmayi atladigim bir suru kucuk sey oldu ama cok yorucu bir gunden sonra ve gecenin bu saatinde elimden gelen bu kadar.
Sonraki yazilarimda aklima gelenleri anlatirim.



Salı, Eylül 26, 2006

Boston da cektigimiz resimleri gormek icin asagidaki linke tiklayabilirsiniz.
Tatilden yeni geldigim icin bugun biraz yoruldum, malum isler tatilden anlamiyor.
Kendimi biraz toparlayinca da izlenimlerimi yazarim.




http://kiziltopraks.spaces.live.com/photos/

Pazar, Eylül 17, 2006



Hafta sonunda gittigimiz alisveris merkezinde telefonumla cektigim resimler.

Fotograf makinamizi yanimizda tasimadigimiz icin Hakan da ben de kendimize cok kizdik. Bunda biraz da Ecenaz'in da payi var cunku makinayi gorur gormez, kendisi resim cekmek istiyor ve simdiden lensimizi bozdu bile. Yine de resimler fena cikmamis.
Vahsi hayvanlar olmasina ragmen cok sirinlerdi. Hele beyaz olan o kadar yumusak gorunuyordu ki gel beni sev diyordu.

Iki buyuk kaplanin kaldigi kafesin yaninda ayrica iki kucuk kafes daha vardi. Ilkine yeni dogmus birkac yavru, ikincisine de biraz daha irilerini koymuslardi. Ucretini odeyerek iki kisilik gruplar halinde kafeslere girip resim cektirebiliyor ya da onlarla oynayabiliyorsun. Ne kadar kucuk olursa olsunlar o kafeslere girme riskini alamam.
Ecenaz, kaplanlari gorunce cok sevindi. Sari olan bebekliginden beri sahip oldugu "tiger"a cok benzedigi icin hemen "tiger"demeye basladi zaten. 15 dk kadar seyrettik bu harika hayvanlari. Asagidaki de Ecenaz'in saskinlik hali:)



Su aralar Ecenaz soylediginde cok guldugum uc kelimesi var. "Kicartmak" , "yuturma" ve "exmuse me".
Kicartmak- Cikartmak
Yuturma - Yumurta
Exmuse me- Excuse me demek oluyor.

Boston seyahati icin hemen hemen butun hazirliklar tamam. Otel rezervasyonumuzu yaptirdik. Biletler hazir. Gezmeyi planladigimiz yerlerin haritalari, sehir merkezinde kalacagimiz icin subway'in guzergahlari...
(sehir merkezinde trafik ve park sorunu okudugum kadariyla Istanbul'dan beter)
Tek sorun mevsim. Burasi ile boston arasinda biraz isi farki var, oranin gunduz isisina biz gece bile dusmuyoruz. Ve su aralar ne yaz ne de kis. Yani hasta olma mevsimi. Ecenaz icin kalin kiyafetler alacagim ama cok cabuk terledigi icin de kalin giydirmenin daha cok zarari olabilir. Bolca hafif ceketler alip dogru zamanda giydirmeyi becerirsek, hasta etmeden evimize doneriz. Insallah.

Gidene kadar olaganustu birsey olmadikca birsey yazacagimi sanmiyorum. Oyleyse gelince gorusuruz.


Pazartesi, Eylül 11, 2006

Hersey benim!!!
Yeni bir donem basladi bizim icin. Hersey benim!
Yataginda yatacak yer kalmadi kendisi icin. Butun esyalarini doldurdu oraya. Almayi denersen, kulaklarini sagir edecek sekilde bagirmakla baslayip, aglama seranadiyla 15 dk.ni zehir ediyor.
Bu aksam biraz azaltmayi basardim ama iyi geceler opucugumu kaybettim. Iki koltuk yastigi, 4-5 oyun kubu, benim kumas kemerim, babasinin kravati, kendi bas havlusu ve birkac incik cincikla kurtardik.
Hersey onun ama izin istersen paylasabilirsin. Bir de onun haberi olmadan herhangi birseyini ortadan kaldirmak, kesinlikle yasak.
Bugun salonun ortasinda duran caprisini cekmecesine koyayim dedim, arkamdan aglayarak hisimla bir kosusu var, gormelisiniz. "Kaldirmaaa"
Evimizin halini hayal bile edemezsiniz. Biz ipin ucunu biraktik artik.
Ama cok terbiyeli, "gider misin", "juice verir misin", "acar misin" bazen lutfen ya da please i de ekliyor. Hersey "misin" la bitiyor.
Bugun, yine "onun olan" mutfak havlusunu elinden almayi denerken, birakir misin? demeye calisti ama cok komik bir versiyonu cikti.
Cocuklarin algilama gucu beni bir kez daha cok sasirtti. Agzinizdan cikan her kelimeyi cok dikkatli secmeniz gerekiyor. Ailece Boston'a gitmeye karar verdik gecen cumartesi gunu ve ayni gun ucak bilatlerimiz aldik. Aklimizdaydi hep ama bir turlu kesin karar verememistik. Ecenaz'i yolculuga hazirlamak icin, anneannesi gibi ucaga binecegimizi, Boston'da dayisini ve Melis'i gorecegimizi anlattim. "ucaga binersen, dusersin" dedi bana. Ilk iki gun neden boyle soyledigi anlamadim, hatta korktum bile. Sonra buldum sebebini.
3-4 hafta once haberleri izlerken, bir ucak dusme haberi vardi. Olenlerin arasinda bir de bebek oldugunu duyunca gozlerim yasardi. Ecenaz beni daha once oyle gormedigi icin aciklamam gerekti ben de anlayacagi sekilde anlattim. Yani anlattigimi sandim. Galiba biraz daha basit bir dil kullanmam gerekiyormus. Birkac kez daha denedim anlatmayi ama hala dusersin diyor. Insallah havaalaninda problem cikarmaz.
Bu ayin 22 si ile 25 arasinda orada olacagiz. Cok fazla resim cekmeyi planliyorum. Gelince hepsini buraya post ederim.

Cuma, Eylül 08, 2006

Yogurt Bardaga Konmaz, Tabaga konur!!!!


Bugun cok yoruldum isyerinde, eve geldigimde kafami yastiga koyup uyumaya hazirdim. Tabii ki mumkun degil, artik Guler anneannemiz de yok. Babamiz da ise gidecek.
Ecenaz'a sirnasmaya calisirken Guler anneannemiz aradi. Kamerali gorusme yaptik. Hemen butun raporlar verildi anneanneye. Yavrumun etrafinda simariklik yapacagi kimse yok, anne-babadan da bikti. Guler abla, aman disin mi agriyor kizim der demez, dudaklar buzulmus aglamaya hazir pozisyona geciyor.

Bankaya gitmem gerektigi icin kisa kestik gorusmeyi, sonra da sebze almaya gittik kizimla. Alisveriste yeni bir taktik daha buldum. Poseti Ecenaz'a veriyorum,aldigim sebzeleri de kucagina koyuyorum, o posetliyor. Yasi ilerledikce daha cok yardim etmek istiyor. Belli bir yastan sonra da isten kacma yollari arayacak:)

Eve geldikten sonra Ecenaz ortadan kayboldu. Odasina gitmis, kapida beni gorunce "gider misin". Git degil gider misin, kibar kizim benim. Yalniz kalmak istemesinin ozel bir sebebi var. Kaka yapiyor. Bugun cok kotuydu ama. Ilac kullanmaya baslamadan onceki durumuyla ayniydi. 1 saatin sonunda onunla beraber ben de agliyordum. 27 aylik kizimda kocaman bir hemoroid var. Defalarca doktora gitti bu yuzden, hatta doktoruna guvenmedim baska bir doktora goturdum, cozum bulamadilar. Umarim kimsenin cocugu bu problemi yasamaz. Sonra oyla rahatladi ki yavrum, bir kagit parcasiyla 15 dk kendi basina oynadi.

Ben de bunu firsat bilip, yarin icin onlara yemek hazirlamaya basladim. Ecenaz ilk defa baklava yedi dun. Daha once cok teklif ettim ama tadina bile bakmadan hayir diyordu. Pazartesi gunu Selin'in yedigini gorunce denemeye karar verdi galiba. Bugun ben isteyken babasini "kofte yiycem" deyip firina goturuyormus. Hakan firindakinin baklava oldugu anlatmis ama o koftede israrli. Istedigi baklava aslinda, sadece ismi kofte. 2-3 parca yemis.
Ben de yarin icin kofte yapip baklavayla yanyana koymaya karar verdim.
Ben kofte yaparken salondan bana sesleniyor "napiyosun" sonra gelip yaptiklarima bakiyor. Koftenin soganini o dogradi:))) Mutfaktaki tum elektrikli aletlerin dugmelerine o basmak zorunda oldugu icin, sogan onun isiydi.
Baktim uslu duruyor, bir de corbaya basladim. Yogurt corbasini cok seviyor. Olcmek icin yogurdu bardaga koyuyorum. "yogurt bardaga konmaz, tabaga konur" dedi bana.Aynen yazdigim sekliyle, net bir sekilde soyledi. Butun yorgunluguna degiyor bunlari duyunca. Herseyi unutuyorsun. Birkac saniye icin bile olsa kafasindan neler gectigini, dusunme seklini cok iyi anliyorsun. Cok guzel birsey.
Eger "way bee" diyorsaniz bir de bunu dinleyin.

Ecenaz'a tirmanirken, oradan buradan atlarken dikkatli olmasi icin surekli uyariyoruz. Dusersin, burnun kirilir, agzin kirilir, kafana dikkat et, doktora gideriz gibi. 2 yilda 5 acil servis ziyaretimiz oldugu icin, hepsini cok iyi biliyor.
Ecenaz tum bunlari biraraya getirmis, biz dusersen ne olur diye sordugumuzda "agziiim, burnuuum, kafaam kiriliiir, kanaar, doktora gideriz" diyor. Bugun anneannesiyle konusurken bir sey daha ekledi bu cumleye, "doktor igne yapar".

Simdi Hakan geldi, butun bunlari bir de babasina anlatip sonra da yatakas, yarin is var.


Cuma, Eylül 01, 2006

Cok Yasa...

Ben hapsirdiktan sonra Ecenaz bana "cok yasa" dedi bugun ilk defa. Bir garip oldum duyunca ve cok hosuma gitti.
Teyp herseyi kaydediyor, istediklerini de istemediklerini de. Evde konusurken cok dikkatli olmak zorundayiz artik. Sadece evde de degil aslinda, disarida duyduklarini da ogreniyor. birkac ay once cok kotu bir kelime ogrendi "sh't", elinden birsey dusurdugunde ya da istedigi birsey olmayinca kullanmaya basladi. Kelimeyi "shoot" a cevirene kadar gobegimiz catladi. Gecen gun dolabinda elbisesini asmaya calisirken aski elinden dusunce "shoot" dedi. O kadar sekerdi ki insan kizamiyor.

Bazen Ecenaz'i benim soylediklerimi sessizce arkamdan tekrar ederken buluyorum. Ezberliyor. Bugun disarida baska birisiyle de ayni seyi yapti.

Simdi pirt ve girk yaptiktan sonra "excuse me" demeyi ogrendi. Bazen "anne pirt yaptim excume" diyor bana. Ama o excuse me yi duymaniz gerekir, onun soyledigi sekliyle yazamam, katlediyor kelimeyi. Cok komik. Bir de askim deyisi var "ak$kim".

Hakan gecen gun yeni bir program buldu Ecenaz icin. Kilitleniyor karsisinda. "Eebee's". Bebekler icin yapilmis program ama cok hosuna gidiyor. Kablolu Tv sirketimiz degistigi icin eski favorilerini seyredemiyor artik. Arada bir "Hi5" krizi turuyor ama yeni aldigimiz cizgi film dvd leri ile unutturuyoruz. "Nemo" dan vazgectik artik. Yeni olmazsa olmazimiz "chicken run" . "Anne ben tavugu seviyom,ac" diyor. Biter bitmez de "bi daha" Bugun magaza da ayni dvd yi gordu "aaaa tavuk, ayniiiisiii, ac" demeye basladi. Bizimkinin evde oldugunu anlatinca da "eve gidince ac".

Bugun kizimla casual friday yapip sinirlari zorladik ve aksam 9 girdik eve. Evin onune geldigimizde "gece oldu, eeee?" diye soruyor, biliyorum ki nabiz yokluyor eger evet dersem daha eve girmeden mizimaya baslayacak, duymamazliktan geldim, ama cevabi alana kadar sormaya devam. Eve geldigimizde cevabi alinca mizmiz miz, coraplariyla yatti. soyunmak istemiyor.

Son bir aydir beni ve Hakan'i ise gonderirken cok agliyor, niye bilmiyorum. Ben ilk calismaya basladigimda 15 gun kadar yasamistik bu problemi, ondan sonra alismisti simdi niye geri geldi merak ediyorum. Dun arkamdan 25 dk aglamis. Hakan hergun benimle beraber veya benden hemen sonra disari cikariyor. Mutlaka aglamasinin bir sebebi vardir ama henuz cozemedik.

Yine haftasonu geldi, bu 2 gunun nasil gectigini anlamam ben ev isleriyla ugrasmaktan. Ama bu hafta pazartesi de calismiyorum, labor day dolayisiyla. Kizlar biraraya gelmeyi planliyoruz, bakalim.