Lilypie Kids Birthday tickers

Pazar, Eylül 28, 2008

Komik kelimeler(Merdimen/Ayapki)


Iste sebelek Ecenaz. Antalya'da amcasina boyle poz vermis cimcime. Geceligimizden de anlasildigi gibi, tullu, firfirli, parlak kiyafetlere bayiliyoruz. Evde takma tirnaklarimiz bile var, annenin topuklu ayakkabilariyla pek bir uyumlu oluyorlar.

Turkiye'de herkesi guldurdu Ecenaz kendisine, en cok da yanlis soyledigi kelimelerle. Kimilerini yanlis telaffuz ediyor, kimilerini de hic alakasi olmayan yerlerde kullaniyordu. Bir suru de turkce sarki ezberledi. Biraz mecbur kaldik aslinda, ayni sarkiyi kulaklarimiz kuruyana kadar soyledigi icin yenilerini ogretmek sart oldu.

Babaannesi "Ali babanin ciftligi" sarkisini ogrettiginde onceleri Ali Dede'ydi cunku dedemizin adi Ali, sonra "dede" "baba" oldu ama "ciftlik" "cifrik" olarak devam etti:) melodiyi zaten hic tutturamadik. "aaa ben onu juice annettim" i her duydugumda ilk defa duyuyormus gibi guluyorum. Tabii ona belli etmeden. Cumlenin sonundaki "annetmek" basindan "z" dusmus hali kelimenin.

Dun aksam Hakus "on dakika sonra yatiyoruz" dediginde Ecenaz'in tepkisi: "o ne demek, ingilizcesi ne" "ten minutes" "Oleeeeey ten minutes". Yatiyoruz anladik da on hangi rakam acaba durumu anlayacaginiz.

Karadeniz...

Bana bir ay yetmedi, oyle rahat, sessiz, temiz ve dertsiz bir yer ki 30 yasinda emekli olmus gibi hissediyorsunuz. Ogle yemegi vakti geldiginde yukaridaki maydanozlardan toplayip salatayi yapmaya girisiyordum. Annemin yapmayi hic sevmedigi birsey salata ,zaten kendi yaparsa yiyemiyor da. Kabuklari soyulmus kipkirmizi domatesler, tazecik yesil biber, salatalik ve maydanoz.

Ben cok kiskandim bu lezzeti ve 12 ay boyunca koyde yasayan bir teyzeden bu maydanozlarin tohumlarini istedim. Biz ne kadar organigini alsak da bu tadi yakalayamiyoruz burada cunku. Balkonuma ektim bir ay once, tohumdan sebze yetistirmek fidana gore biraz daha zaman aliyor, yanina 6-7 tane yesil sogan koku ve iri yaprakli feslegen de diktim. Eger akibetleri gecen seneki domateslerim gibi olmazsa bir ay sonra kendi urunlerimin resimlerini gosterecegim size.



Anne ve babamin butun yazlarini gecirdik evleri cennet gibi. Uzun yasamin sirri da bu galiba. Evin etrafi meyve agaclari ile cevrili, birinin mevsimi bitiyor digeri basliyor. Mesela biz gittigimizde visne yeni bitmisti, dut bitmek uzereydi, erigin tam mevsiminde oradaydik ve incirler de meyve vermeye baslamisti. Kivi de vardi ama kasim ayinda ancak yenir dediler. Elma, armut, bogurtlen, ahududu da doya doya yediklerimiz. Ecenaz her sabah kahvaltidan sonra buyukannesiyle bir tabak ahududu toplamaya gidiyordu. Donus yolunda da hepsini bitiriyordu. Evimize dondukten sonra marketten aldiklarimi dolapta curudugu icin cope atmak zorunda kaldim. Dalindan kopmus meyveyi biliyor hanimefendi. Yukarida gordugunuz agac da Ecenaz'in hic bikmadan sallandigi salincagi kurdugumuz erik agaci. Ustelik her tarafi asma ile kapli.

Balkonumuzun hemen yanibasindaki bu agaci ve meyvesini cok fazla taniyan oldugunu sanmiyorum. Karadenizlilerin cogu "taflan" der bu meyveye ama ufak bir arastirmadan sonra "karayemis" ve "laz kirazi" dendigini de ogrendim. Soldaki fotograf kizarmadan onceki hali, daha oncesinde de cicek olarak aciyor zaten. Kiraza cok benzese de cok farkli bir tadi var. Tatlidan cok buruk bir, cignerken agzinizi torba gibi buzen bir tad. Sanirim meyve olarak degil de daha cok yemek olarak tuketilmesi bu yuzden. Tursusu ve kavurmasi yapiliyor. Benim icin ise dalinda seyretmek en zevklisi.

Ecenaz butun agaclarla ve meyveleriyle tanistiktan sonra bir agac uzmani olarak gitti Antalya'ya. "Anne bak bu incir agaci, bu da limon, bu agac da taflana benziyor" diyerek dolasiyordu sokaklarda.

Posted by Picasa

Pazartesi, Eylül 22, 2008

Okuyoruz

Yazilarin arasi bayagi acildi biliyorum ama guzel haberlerle geri geldim.

Bizim cimcime okumaya basladi. Turkiye'ye gittikten bir hafta sonra "mommy" "anne" ye dondugunde ingilizceyi unutur mu acaba diye endiselenmistim. Okulumuzun ilk birkac gunu zor gecti, alismasi zaman aldi, "anne niye kimse turkce konusmuyor" sorulari geldi ama astik hepsini. Simdi butun alfabeyi ses olarak biliyor. Bu kisim biraz karisik. Biz alfabemizi a-be-ce-de-e-fe gibi okuyoruz, ingilizcede ey-bi-si-di-ii-ef var-ki Ecenaz 20 aylikti ogrendiginde- bir de bu harflerin cikardigi sesler var a-bi-ka-di-i-fff gibi. Herkesin bildigi ve soyledigi ingilizcenin ses dili olusu burada devreye giriyor. Okumanin ilk adimlari sesleri ogrenmek. Yukarida gordugunuz kartlardaki kelimeleri Ecenaz once ses olarak soyluyor sonra da birlestiriyor.
nnn-oo-t not, gibi. Yazarak anlatmak ne zormus bu isi. Okuyor iste kizimiz:) Bununla da kalmiyor, haftada iki saat de ispanyolca dersi aliyor. Henuz onun okuma ve yazma kismina girmedik cok sukur yoksa kafamiz allak bullak olacak. Persembe ve cuma gunleri de muzik ve yoga sinifina da katiliyor. Dort yasindan sonra yuklemeler basliyor sanirim, cunku gecen sene bunlarin hicbiri yoktu.

Bir de biz ustune buz pateni dersi bindirmek istedik ama patlama oldu ve vazgectik. Ecenaz'a yeni seyleri kabul ettirmek biraz zor ve zaman aliyor. Belki de henuz hazir degil.

Herkes tatil fotograflarini soruyor, okuldaki bazi veliler hatta musterilerim bile. Bu sene calisma saatleri degisti Hakus'un. Aksam 6 dan evde oluyor, daha fazla aile zamani yasiyoruz ki kimsenin bundan bir sikayeti yok. En cok sevinen de Ecenaz tabii. Aksam yemeginden sonra bir saat parka gidiyoruz, kis gelip de evlere tikilmadan once tadini cikartmak gerek degil mi? Parktan geldikten sonra da mutlaka evde yapacak birseyler var, fatura odemeleri disinda bir turlu bilgisayarin basina oturamiyorum. Ama soz en kisa zamanda hepsini biryere yukleyecegim. Yukaridaki kareyi Hakus'un annesinin balkonundan cektim. Akdeniz karsinda, harika bir ay ve ilik bir ruzgar. Bayiliyorum bu balkona, sakin bir yerden sonra ilk gunler kafa sisirici oluyor sehir trafigi ama yine de benim icin ayri bir yeri var. 29 Ekim toren gecisleri, Altin Portakal festivali ve daha bir suru sey evinin rahatliginda ayagina geliyor.

Ve en guzeli de Konyaalti plajinin bes dakikalik mesafede olusu. Ecenaz'la birlikte bu yil epeyce tadini cikardik bu guzelliklerin. Bir daha sefere babamizi da goturucegiz mutlaka.


Posted by Picasa

Cuma, Eylül 05, 2008


Karadeniz'de sikca rastladigim Ortancalar


Cocuklarin nasil dusundugunu anlamak zor is. Bakin bizimki bazen nasil calisiyor:

Dun aksam salonun butun isiklarini kapattim ve balkonda oturuyorum. Iyi geceler opucugu vermek icin yanima geldi cimcime ve:

-Anne neden burasi cok karanlik?
-Sivrisinekler iceri girmesin diye isiklari kapattim annecim
-Niye? Sinekler karanliktan korkarlar mi?
Posted by Picasa