"Aaaa Baklaaava", "bu yunan tatlisi degil mi" diye soranlara da Hakus'la uzun uzun anlattik, isin hic de oyle olmadigini.
Ecenaz bugun okula gidemedigi icin, okul yolundayken arabanin arkasindan sesleniyordu:
-- Annesi, evden geliyoruz ama ben evimizi ozledim, ama okulumu, arkadaslarimi da ozledim
Arkadaslarini da gorur gormez sarildi zaten. "Hi how are you Ecenaz? We've missed you today" diye soranlara da, sadece "hi" diyerek omuz cevirdi. Fazla ilgi gosterilince yuz vermiyoruz da...
Benim Hint halki ile olan problemimi yakin cevremdekiler bilir. Artik siz de biliyorsunuz:) Kanim almiyor bu halki, sempati duydugum birkaci disinda hepsi gozume dusman gibi gorunuyor. Kendime sakladigim hakli sebeplerim de var. Ne ise, bu aksam ogrendik ki, sinifimizdaki Hanri isimli bir cocuk evde Ecenaz'dan baska birseyden bahsetmiyormus. Zaten babasi da "gelecekteki dunurunuz olarak tanisalim artik" diye elini uzatinca, afallayip kaldim. Tahmin edeceginiz gibi Hintli bir aile. Adamla tokalasirken her ne kadar gulumsemek icin kendimi zorladiysam da ensemdeki tuyler bile diken diken oldu. (artik ensemde sac olmadigi icin tuy diyorum:))
Herseye ragmen guzel bir aksamdi ama. Kafamizin en cok uyustugu ve Ecenaz'in da bayildigi arkadasinin ailesiyle uzunca sohbet ettik. Telefonlar ve e-mail adresleri degistirildi. Hatta ben biraz daha ileri giderek, eve gelir gelmez onlari cumartesi gidecegimiz bu aktiviteye davet etmek icin e-mail bile attim.
Ecenaz Mehter takimini dinlerken nasil bir tepki verecek cok merak ediyorum.
Biraz da son gunlerde okudugum kitaplardan bahsetmek istiyorum. D&R 'dan siparis verdigim kitaplarimi yavas yavas okumaya basladim.
Once kotu olandan baslayayim. "kitabin kotusu olur mu". Demek ki varmis. Cocuk egitimiyle ilgili burada uye oldugum birkac dergi var. Birkac da kitap satin almistim. Ama Turkiye'de ne okunuyor diye D&R'in cok okunanlar listesindeki kitaplardan birisini ismarlamistim. Kitabi karistirmadan, onunu arkasini okumadan alirsan boyle olur iste. Sebebi de bu paragraf:
-Tokatin ana baba ile cocuk arasindaki iliskide maglubiyet isareti oldugu bir gercek. Aslinda atilan tokat, ana babanin cocuga sinirlari ve yasaklari yeteri kadar aciklamamasinin bir sonucudur. Ama pratikte, cocuga vurmak tam olarak, az once yukarida sozedilen "kara pedagoji" ye girmiyor. Sebepli atilan tokat cocugunuzun yaraticiligini frenlemez. Sirf onun yaraticiligini engellememek icin cocugunuzun kalcasina ya da ellerine vurmayi kendi kendinize yasaklamak guc ve yetkinin bozulmasi, yok olmasi demektir. Sonucta bu sekilde, ana baba ve cocugun rollerini karistirmamis olursunuz. Bir zorba mi yetistiriyorsunuz acaba ve bu sizin hosunuza mi gidiyor? Ileride ezik birisi olmasindan cok, sozunu gecirten biri olmasini mi arzu edersiniz? Sunu bilin ki, cocugunuzun ileride umdugunuz gibi "kusursuz bir lider" olmasi kesin degil. Ustelik lider olabilmek icin guc ve yetkiyi, yani otoriteyi tanimak ve kabul etmek gerekir. inkar etmek, reddetmek degil. Buna karsilik, eger cocugunuz zaten gercek bir yaratici ise, siniri astigi zaman, ne masum bir tokat ne de bir ceza onun yeteneklerini kullanmasini engeller. Tabii ki yeteneklerini kotuye kullanmamasi kaydi ile.
Tokat atmak, sinirlendiren ve cekilmez soze ya da eylemek "dur" der.....
diye devam ediyor yazi ve bir sonraki baslik da
" Onda iz birakmayacak bir vurus sekli mevcut mu?"
Yorum yapmaya gerek yok sanirim. Once okudugumu yanlis anladigimi dusundum ve ayni paragrafi birkac kez daha okudum. Bir sonra ki basligi da gorunce, pes yani dedim.
Boyle bir kitap bence yayinlanmamali bile. Simdi hic elime almak istemiyorum kitabi, ama baska ne sacmaliklar var acaba diye de merak etmiyor degilim. Bu arada kitabin adi "1-7 Yas Arasi Cocugun Egitimi" Uzak durun.
Bir solukda bitirdigim bir kitap var ama. "Baba ve Pic". Yazari oldukca genc olmasina ve yurt disinda yasamasina ragmen, yeni neslin "cool" Turkce'sine kapilmamis. Hatta oldukca Osmanli bile denebilecek bircok terim kullanmis. Cok akici, etkileyici ve guzel bir Turkce ve hikaye. Bayildim.
Hala okumaya devam ettigim kitap da "Sari Safran". 30'lu yaslarda, iyi egitim gormus, her istedigini elde etmenin verdigi doyumsuzlukla hayatinda mutsuz olan bir adamla, baskici bir ailede din merkezli yetismis, universiteye baslayana kadar basi kapali ama daha sonra ailesini silerek tek basina hayata tutunma cabasiyla gelecege umutsuzlukla bakan bir kadinin oykusu.
Okudugum bolume kadar kisaca hikaye bu.
Kitabi okudukca, her ne kadar benim neslimin azinlikta kalan bir bolumu bu problemleri yasarken Ecenaz'in doneminde cok yaygin hatta temel sorunlar haline gelecegini dusunmekten kendimi alamiyorum. Ozellikle adamin yasadigi doyumsuzluk kismindan bahsediyorum.
Pazar gunu, Mehter Takimi hikayelerimle geri gelecegim. Hatta resimleriyle....