Lilypie Kids Birthday tickers

Pazartesi, Nisan 30, 2007

Kitap kurdu


Anne gibi olma; butun cocuklar gibi Ecenaz'in da buyuk cabalari var. Ruj surmeyle baslamistik, parfum surmek, allik, pudra, krem derken simdi sira benim kitaplarimi okumaya geldi. Kulaklarinizi kapatip sadece agiz kipirtilarini seyretseniz gercekten okudugunu dusunebilirsiniz. "ben bu kitabi cok sevdim" diyor bir de, ne anliyorsa:)
Kendi kitaplarini da cok seviyor ama. Her gece yatmadan once okumak icin 12 kitaplik bir seri almistik, yilbasi hediyesi gibi birsey olmustu. Seride en cok sevdigi kitaplar, finding Nemo, Lion King ve Mermaid. Bu kitaplarin ilk iki sayfasini, biraz kelimeleri atlayarak da olsa okuyor, yani ezberlemis. Diger sayfalarda da benim durdugum yerde bosluklari tamamliyor. Oysa ben aylardir beni dinlemedigi dusuncesindeydim. Yatakta kitap disinda herseyle ilgileniyordu cunku. Durum hic de oyle degilmis. Belki kitaplarla cok kucuk yasta tanismasinin da etkisi vardir.
Gecen hafta bu senenin ilk ve tek veli toplantisina katildik. Cok garip bir duygu. Benim ogrenci oldugum yillardaki veli toplantilarim geldi aklima. Bir cogunu hayal meyal hatirliyorum, biz katilamazdik o toplantilara zaten sadece veliler. Ama katildiklarimiz da olmus olmali ki cok silik goruntuler geldi gozumun onune benim de icinde oldugum. Cok parlak bir ogrenci olmadigimdan hepsi birer iskenceydi benim icin. Butun ogretmenlerimin hem fikir oldugu tek konu vardi, cok zekiydim ama dogru kullanmiyordum. Hatta ortaokuldaki matematik ogretmenim, ayni zamanda karsi komsumuzdu, "kafasi domuz gibi calisiyor ama kendini derse vermiyor" demisti benim icin. Simdi ayni tabiri ogretmeni Ecenaz icin kullansa herhalde bir daha ogretmenlik yapamaz hicbir okulda. Bilinclendikce daha mi kiymetli oluyor cocuklarimiz yoksa bizler mi fazla alingan olmaya basladik? Velim olarak toplatiya katilan ablam bunlari bana soylediginde hafif gurur da duysam soylediklerini kaba buldugumu hatirliyorum.
Ecenaz'in veli toplantisinda ogretmeninden cok biz konustuk diyebilirim. Biraz panik oldugumuz icin galiba, niyeyse? Ama cabuk ogreniyormus kizimiz. Evde konusurken her iki dili de kullanmamizi tavsiye etti ogretmen. "Butun gun bicir bicir Turkce konusuyor ama birsey anlamiyorum" diyor. Biliyorum Ecenaz'in o konusmalarini, daha once de yazmistim kendi kendine bir dil uydurdu diye. Ogretmenine de ayni dili kullaniyormus.
"O Turkce degil uydurma bir dil dedim"
"ama cok akici konusuyor, ne soylediginden cok emin gorunuyor" deyip saskina dondu kadin.

Ingilizceyi hala pek iyi anlamadigi icin bizim yanimizda durmasina izin verildi toplanti sirasinda. Baska secenegimiz de kalmamisti, diger cocuklarin bulundugu odada olmayi reddetti kucuk hanim. Toplanti kendi sinifinda yapildi ve ortamin tanidik olmasi onu biraz rahatlatti galiba. 2o dk kalmamiz gereken siniftan 5 dk gecikmeli olarak ciktik. Bizden sonraki ailenin 5 dakikasini calmis olmanin sucluluguyla.


Pazartesi, Nisan 23, 2007

Palyaco...


Kelebegim, sincabim, simdi de Palyacom...


Baliga bir sure ara vercegimi yazmistim ve de oyle yaptik. Ben yine de markette gordugum tazecik sardalyalara dayanamayip aldim ve buzluga attim:)
Izmir'de pidelerine bayildigim bir restoran vardi, hala var da, ben uzagim artik oralara. Neyse, iste o tadi evde yaptigim pidede yakaladim. Buradaki Turk restoranlarinda yenecek gibi degil, yani evde yapmaktan baska care yok. Ve ben tam da damak tadima uygun tarifi buldum. Ecenaz da bayildi, bir buyuk pideyi kocaman bir bardak ayranla birlikte yedi. Hakan'a sicakken yemek kismet olmadigi icin onumuzdeki haftasonu monusune alindi.
Alttaki resim de zeytinyagli pirasa. Ikinci, belki ucuncu yapisim, zaten son 5 yildir yiyorum pirasayi ama Ecenaz icin bolca sebze pisirmeye calisiyorum. Surekli favori sebzesi degistigi icin herseyi denemesini istiyorum. Taze fasulyeden sonra istahla yedigi ikinci sebze diyebilirim bunun icin. Resimde gordugunuz tabagin ucte birini yedi cunku.



Bu da, ilk kez denedigim bir ekmek. Adi "cottage loaf", "koy ekmegi" olarak cevirirsem ne kadar dogru olur bilmiyorum. Cevirdim bile:) Tadi ve kokusu pastanelerde satilan pogacalara cok benziyor.


Yazmayi istedigim bir suru konu ve yazilmasi gereken bir suru yasanmislarimiz var ama.....
Ama...
Sonrasi yok.
Belki de O gun Bu gun degil....

Posted by Picasa

Cumartesi, Nisan 14, 2007

Tornado-Hortum

Dun aksam saatlerinde evimizde huzur icinde oturuyorduk kizimla. Ben yemek hazirliklari yaparken, Ecenaz da Happy Feet'ini seyrediyordu. Birden "gum gum gum" kapi calindi, belki size garip gelecek ama Amerika da pek sik gorulen bir durum degil. Biraz korktum dogal olarak. Ama tanidik bir sima gorunce actim kapiyi. Tanidik dedigime bakmayin, diyaloglarimiz
"hi how are you"
nun otesinde degil. Ust kat karsi komsumuz yasli kadin ve 25-30 yaslarindaki oglu.
Merakli gozlerle bakiyorum
"ne istiyorsunuz"
der gibi. Biraz panik biraz da ezik bir halde
"iceri girebilir miyiz"
diye sordu adam, cevap hazir bende
"neden, nicin"
"televizyonda ikinci katta yasayanlarin birinci kata ya da siginaklara girmesini soyluyorlar, cok buyuk bir hortum geliyormus" dedi yine ezik ve panik bir halde. Ve siren sesleri duymaya basladim. Hortum uyarisini cokca gormustum televizyonda ama ilk kez siren sesi duydum.
"peki" dedim "girin iceri o zaman"
Komedi bundan sonra basliyor. Kapinin onundeki o ezik, yardima muhtac, pisirik adam gitti, ozel operasyonlardaki tim lideri geldi. Iceri adimini atar atmaz komutlar yagmaya basladi.
Annesi de ben de saskin haldeyiz.
"11.kanali ve televizyonun sesini biraz acin", "bu yastiklari (koltuk minderlerimden bahsediyor) banyoya tasimaliyiz", "bize eviniz icin rehberlik yaparmisiniz" sanki ayni binada yasamiyoruz!!!
Inanilmaz bir pozisyondayim, her ne kadar ayni binada yasasak da tanimiyorum bu insanlari, butun degerli esyalarim ortalikta, Hakus evde degil, ya hortum bizim binaya gelirse, cantami yanima alsam cok bu kaba olurum, bilgasayirimi kapatmalimiyim, ocakta da yemek var... kafamdan bin tane sey geciyor. Bu arada saat 6 civarlari ve disarisi zifiri karanlik oldu.
Neyse emir uzerine gittik banyoya. Cantami yatak odama firlattim, etraftaki degerli yuzuklerimi hemen parmagima gecirdim ve yemegin altini kapattim. Banyoya gittik ama Ecenaz benden de kotu durumda "girmem ben banyoya" diye aglamaya basladi. Evimizin yeni soz sahibini buyuk banyoya girmeye zor ikna etmisim zaten (ayna var bu banyoda, kuvette de bir suru oyuncak biz sizin odadaki banyoya gidelim diye tutturmustu cunku). Ecenaz'in onlardan urktugunu soyleyerek kucuk banyoya bizim gidecegimizi soyledim.
Elim ayagim titriyor ama Ecenaz'i daha fazla korkutmamak icin sakin olmaya calisiyorum. Aceleyle 4-5 kitabini, yataktan yastiklarimizi ve cep telefonumu alip girdik banyoya. Kuvetin icinde titreyen bir sesle kitap okumaya calisiyorum. Ecenaz sakin ama ben degilim.
Hakan'i aramam lazim. Telefonum caldi, Evren. Havaalanindan ariyor, nerdesiniz ne yapiyorsunuz diye merak etmis. Onun da New york ucusu ertelenmis. Hakus'u aradim, O da ayri bir panikle ugrasiyor. Isi havaalaniyla cok baglantili oldugu icin buyuk bir telas var.
Ben daha fazla heyecani kaldiramayacagimi dusunerek herseyi biraktim. Banyodaki havalandirma isikla birlikte otomatik acildigi icin disarida ne olup bittigini de duymuyorum. Yaklasik bir 10-15 dk uyusuk bir sekilde kitap okudum Ecenaz'a. Ne olup-bitiyor, gitti mi bu insanlar evlerine diye bakmak icin ciktim banyodan, Ecenaz kitap okumaya kendisi devam ediyor.
Gitmemisler, hala banyodalar. Isigi kapatmislar, kapi araligindan televizyonun sesini duymaya calisiyorlar.
"Nedir durum" dedim
"Garanti olsun biz bir 5 dk daha duralim" diyor.
Ben daha fazla dayanamayacagim bu zaruri tatbikata. Ecenaz'i da alip televizyonun karsisina gectim. Hala uyari var ama bizim icin degil. Kuvvetli ruzgarin etkisiyle hortum coktan diger sehrin uzerine gitmis bile.
Banyodan cikardim bay panikle annesini, bir de ne goreyim. Tertemiz battaniyem banyoda yerlerde surunuyor. O battaniye neredeydi ve bu adam onu nasil buldu bilmiyorum. Kadincagizin oglundan cok yaka silken bir hali vardi zaten, benim de biraz kizgin biraz da saskin durumumu gorunce bin kez ozur dileyip tesekkur ederek ogluyla bereber cikti evden.

Pazartesi, Nisan 09, 2007

Balik Haftasi

Cocukluk donemlerimizde burun kivirarak yedigimiz ama buyudukce yemekten zevk aldigimiz, hatta belki biraz daha ileri giderek kulturunu ogrendigimiz sey balik. Her ulkenin kendine has baligi ve her baligin lezzetini gosteren pisirme sekli var. Ege'de yetismis birisi olarak benim favorim cipura idi. Kizartmasi da yapilir ama izgara cipuranin tadi baska olur mesela. Yasadigim ulke degisince balik kulturum de degisti tabii. Amerika'ya ilk geldigim zamanlarda somon baligindan baska birsey yemezdim. Arada bir belki catfish(kedibaligi). Simdi, alti sene sonra yedigim baliklarin cesidi arttigi gibi bircok deniz urununu de evde pisirir oldum. Ve bu hafta tam bir balik soleni yasandi evde. Cumartesi gunu sardalya ve taratoruyla birlikte midye tava vardi monude. Ecenaz sardalyayi severek yiyor. Midyenin de tadina bakti ama "ih ih" dedi "begenmedim". "Hicbirseyi denemeden begenmedim deme" kulturunu ogrettik Ecenaz'a. Onune ne konursa tadina bakiyor. Begenirse sapur supur, begenmezse "ben bunu yemeyecegim" diyor. Ve balik yerse cok akilli olacagini soyledigimiz icin "ben balik yedim akilli oldum" diye de bize satiyor.
Midye tava yapmayi ikinci deneyisim bu, ilkinin pek basarili oldugunu soyleyemem. Ikinci yapisim ise muhtesemdi. Guler ablayla sadece midye tava yemek icin Ortakoy'e gittigimiz zamanlari hatirladim.
Masada bir Istanbullu olarak Yusuf abi de vardi, midyelerim icin yorumu "bunlar Ortakoy'dekinden cok daha guzel olmus" oldu. Guler anneannemiz gelince bir de onun fikrini almak lazim.
Bu hafta balik haftasi demistim. Bu aksamki monumuzde de "Halibut" baligi vardi. Bizim Kalkan baligina cok benziyor tadi, goruntu de cok yakin ama ufak bir lezzet varki var. THY ile yaptigimiz son ucusta monude Halibut vardi ve ismini Kalkan olarak cevirmislerdi. Surekli alisveris yaptigim asya marketinde bu baligi ariyordu gozlerim uzun zamandir. Sanirim tazesinin bir donemi var, donmus olarak her donem bulabilirsiniz ama ben sevmiyorum donmus baligi. Gorur gormez de aldim. Somon, catfish ve tilapia yemeyen kizim sardalya, halibut ve mangalda pismis sea bass baligina bayildi. Bu arada gecen haftaki mangal partimizde hersey cok lezzetli olmustu. Hepimiz cok acikmis bir halde oldugumuz icin resimleyemedik. Bir sonraki balik monumuz ise carsamba gunu, Hakus'un calismadigi aksamlari seciyorum ki hep birlikte evde oldugumuz sayili aksamlarda masaya ozel bir sey koyabilmek icin. Ispanakli somon baligi yapacagim, belki Ecenaz bu seklini sever. Ve carsamba gununden sonra bir-iki hafta boyunca eve balik almayi dusunmuyorum. Belki sebze haftasi yapabilirim.




Resimde gordugunuz tatli, bizim sutlaca benzeyen bir tatli olan tapioca. Yine asya marketinde kesfettigim degisik tatlardan birisi. 6-7 renk alternatifi vardi ama ben beyaz olani sectim. Ilk denememde biraz daha tanidik bir goruntusu olsun diye belki. Inek sutu yerine hindistan cevizi sutu ile pisirdim. Evde pek ragbet gormedi. N'apalim, degisik seyler denemis olduk.






Yaziya baslamadan hemen once firindan cikardim bunu. Ispanakli kis(quiche). Coook uzun zamandir yapmamistim. Ecenaz bir zamanlar bayilarak yerdi. Hakus "ben yemem Muge, yapma" dediyse de kizim icin yaptim. Bakalim tadini hatirlayacak mi? Ama tuzunu biraz abartmisim.


Icinde bir suru yumurta olmasina ragmen hic yumurta tadi ya da kokusu gelmiyor yerken, biraz garip bir durum.
Posted by Picasa

Cuma, Nisan 06, 2007

"is one enough"

Ecenaz cok cabuk buyuyor. Niye bu acele bilmiyorum. Bu seker zamanlarin tadini daha cok cikartmak icin bazen evdeki butun isleri bir kenara birakip saatlerce onunla oynuyorum. Her turlu oyuncagini kullanarak bana yemek yapiyor, evin icinde top oynuyoruz, her tarafi su icinde biraktigimiz eglenceli banyo saatlerimiz oluyor, "anne beni yer misin?" der demez her yerini gidikliyorum... Yani egitim amaci gutmeden deli gibi egleniyoruz. Bazen de annesinin yatagina boylu boyunca uzanip sohbet ediyoruz ya da kitap okuyoruz. Bayiliyor bizim yataga. Gece yarisi yanimiza gelip Hakus'la benim arama kamp kurmaya baslamisti bir ara. Hakus deli gibi yatan anne ve kizla basedemeyip salona transfer oluyordu. Baktik olmayacak boyle, anlasma yaptik Ecenaz'la.
"gunes dogduktan sonra annenin yatagina gelebilirsin" dedik. Ise yaradi. Sabah opucukleri ile uyanmak oyle guzel ki. "Anne koluna yatacagim" deyip, gomuyor kafasini oraya. Istediklerini, sikayetlerini, dusunduklerini ve fikirlerini cok guzel ifade ediyor. Konusurken sozunu kesersem "ama ben anlatiyorum" diye cok kiziyor. Ama o bize ayni seyi yaptiginda "sirani beklemen lazim" dersek "ama ben excuse me dedim" diyor.
Belki de cekirdek bir ailede buyukanne ve buyukbaba simartmasi olmadan buyudugu icindir. Ne kadar saglikli bir durum bu diye dusunmeden edemiyorum. Evde ucumuzden baska biri daha varsa mutlu oluyor. Disarida bircok insanla gorusuyor ama evin icinde sadece 3 kisi var. Annemin surekli hatirlattigi gibi konu tek cocuklu olmaya geliyor. "bak cok pisman olursun sonra, Ecenaz icin bir cocuk daha yapman lazim" annemden ve ablalarimdan sikca duydugum bir cumle bu. Gecen gun "Parenting" dergisinde "is one enough" baslikli bir yazi okudum. "bir yeterli mi" . Kisiden kisiye degisebilecek bircok cevabi var bu sorunun. Yazi daha cok tek cocuklu olmanin avantajlarindan bahsediyordu. Butun enerjinin, finansal imkanlarin ve ilginin verildigi BIR cocuk yetistirmeyi daha saglikli buluyorlar. Cok simarmis bir cocuk olmaz mi? diye de sormuslar kendi kendilerine. Cevap: uc cocuklu bir ailenin cocugundan daha simarik olmaz, eger denge iyi saglanirsa ve dogru yetistirilirse. Kotu taraflari yok mu tek cocuklu olmanin? tabii ki var; anne-baba yaslandiginda sorunlarini paylasmak icin omzunu yaslayacagi bir kardesi yok. Ya da tek cocugunuza birsey olursa avunacaginiz baska bir cocugunuz yok. Yani can simidi cocugunuz. Dergide de yazdigi gibi, bana da anlamsiz geliyor bu dusunce. Eger cocugunuzun basina kotu birsey gelirse, bes cocugunuz daha olsa O'nun yerini tutamaz ki. Kalbinizi cocuk sayiniza bolmuyorsunuz, herbir cocuga kalbin tamamini veriyorsunuz.
Butun bunlari kendime uyarlarsam eger, kendime su soruyu sormam yetiyor: "Ecenaz'la birlikte yaptigimiz seyleri bir cocugum daha olsa yapabilir miydim?"

Cevap asikar "hayir yapamazdim" yaniiiii ikinci cocuk yok. Panik yok, SIMDILIK.


Resimler tahmin edeceginiz gibi Ecenaz'a ait. Peki bu yamuk yumuk cizgiler niye burada? Cunku Ecenaz ilk defa ucgen, kare, dikdortgen ve daire disinda birseyler cizdi. Gercekten birseye benzeyen. Sol resim "robot", ortadaki "orumcek", sagdaki de "arkadas" mis:)



"artik buyudum ben" diyerek korumali salincaklara binmeyi reddettigi gun cekildi bu resim. Kumla oynamak istedigimizde gittigimiz evimizin karsisindaki parkta. Eger kalabalik bir cocuk grubu ve daha cok park oyuncaklari istiyorsak gittigimiz park da farkli oluyor.


Bu da benim cicek desenli ekmegim. Daha once de yapmistim ayni ekmegi ama bu sefer biraz suslu oldu:)
Posted by Picasa